27 Ocak 2013 Pazar

İZNİK AYASOFYA


.

nicaea

TAPINAK

Gymnasium

ROMA TAPINAĞI

AYASOFYA KİLİSESİ

ORHAN               CAMİİ

AYASOFYA             MÜZESİ

AYASOFYA CAMİİ  ( ORHAN CAMİİ )

2011 yılında bölgemizde yaşanan olaylara baktığımızda, belkide en önemlisi, İznik Ayasofya Camiinin Cumhuriyet döneminde ilk  defa yeniden ibadete açılmasıdır.  Bunu özellikle vurguluyorum. Çünkü bu eser, Osmanlı Devletinin ilk Camisidir. Osmanlı Döneminde Orhangazi Han’ın İznik’i 2 Mart 1331 tarihinde Feth etmesi ile, O gün Orhangazi Han İznik’e girerek Bizans İpmaratorluğunun Yönetim Merkezi konumundaki Bazilikasında Namaz kılmış ve fethinin nişanesi olarakta camiye çevirmiştir. Adını da Orhan Camii yapmıştır.

İşte bu eser,  6 Kasım 2011 Pazar günü , yani geçtiğimiz Kurban Bayramının Bayram namazında yaklaşık 100 yıl aradan sonra tekrar ibadete açıldı. Yıllarca Müze olduğu sanılan Ayasofya Camii aslında Orhangazi Vakfına ait bir Cami olup senedi ile Vakıflar Genel Müdürlüğe kayıtlı imiş. Tapusuda Orhangazi Vakfı adına tescilli imiş.
1995 yılında Kültür Bakanlığı Bu eseri Müze yapmak üzere Vakıflar genel Müdürlüğünden istiyor. Ancak cevaben aldığı yazıda ise Vakıflar Genel Müdürlüğü şu cümlelere yer veriyor.
            “Halen tapu, imar ve eski eser kayıtlarında cami olarak kayıtlı bulunmaktadır. 6570 sayılı Kanun’un 1. Maddesinde “Mabetler kiraya verilemez ve ibadethane haricinde hiçbir iş için de kullanılamaz” hükmü yer almaktadır. 2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 10. maddesi ise; tahsis edildikleri maksada göre kullanılmaları kanuna veya amme intizamına uygun olmayan hayrat vakıfların mümkün mertebe gayede aynı olan diğer hayrata tahisis edileceğini hükme bağlamıştır. Bu bakımdan sözkonusu Ayasofya Camii’nin müze olarak kullanılmak üzere Kültür Bakanlığı’na tahsisi mümkün olamamaktadır.”

İşte o gün bu gün Ortada kalan Ayasofya için bir de makbuz bastırılıyor. Kapısına bir görevli her içeri girenden para alınıyor. Kanunu yok, uygulaması yok. Yer müze değil. Kimse de bir şey diyemiyor. Kendiliğinden fiili bir durum oluşturulmuş.

Başbakan Yardımcımız Bülent Arınç Bursa’dan aday olunca seçim çalışmalarında İznik’e geliyor. Bir vatandaş tam da Ayasofya’nın önünde Bülent Arınç’ın önünü kesip “Bak bu minare burada garip duruyor, bunun hepimizin üzerine vebali var” deyip bu güne kadar gelen fitili ateşleyiveriyor. Daha sonra bir sohbet esnasında Bülent Arınç Bey bu konuyu gündeme getiriyor.  Ayasofya’nın durumunun araştırılması için danışmanına talimat veren Başbakan yardımcımızın önüne İznik Ayasofya’sının gerçek durumu ortaya konuyor. Ve Vakıflar genel Müdürlüğüne Vakıf senedine uygun olarak hizmet verilmesi konusunda talimat veriyor.

Vakıflar Genel Müdürlüğüde Diyanet İşleri Başkanlığı ile ortaklaşa yürüttükleri çalışma neticesinde Ayasofya Camiinin tekrar ibadede açılmasını, Kurban Bayramı namazına planlayarak uygulamaya koyuyorlar.

  
Şimdi de bu eserin tarihsel olarak geçirmiş olduğu evreleri inceleyelim.


 Ayasofya Camiinin Tarihçesi:

Çeşitli kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre bu eser İznik’in İlk kurulduğu yıllarda Şehrin Merkezinde, o günkü yönetimin kontrolünde ve inanç sisteminin paralelinde bir ibadet merkezi olarak kullanıldığı sanılmaktadır. Çünkü burada İznik’in ilk kurulduğu yıllardan itibaren bir yapı mevcuttur. Bazı tarihçiler burada Bazilika’dan önce Gymnasium olduğu kanaatine varmışlardır. Ancak Roma’nın Hristiyan olmadan önce Pagan olduğunu düşünürsek, belki de buranın  Pagan Roma’nın tanrılarının heykellerinin bulunduğu bir Roma Tapınağı olduğu da varsayabiliriz.
Bizans çağında ise burada bulunan yapının temelleri üzerine Bazilka tipinde bir kilise inşaa ediliyor. İnşaa tarihi tam olarak bilinmiyor. Tarihçilerin görüşlerinde IV. yy  da  raslıyoruz, VII. yy diyene de.  Ancak 7.Konsil (2. İznik Konsili) nin 11 Ekim 787 tarihinde burada yapıldığını billdiğimizden bu yapının 787 yılından epey önce yapıldığı kanaatine varıyoruz.
Yapının bilinen ilk tarihi olan 11 Ekim 787 de İznik Ayasofya’ da çok önemli bir toplantı yapılıyor. Hristiyan aleminin 7. konsil ve 2. İznik konsili adını verdiği bu toplantıda Hristiyanların temel inançlarından olan bir dizi kararın alındığını, 350 ye yakın din adamının katıldığı toplantıda kutsal resimlere tapmayı yasaklayan kararın onaylandığını görüyoruz.
1065 yılında meydana gelen İznik Depreminde Ayasofya’da çok büyük hasar görüyor. Depremden sonra tekrar onarılıyor. Şu an giriş kapısının hemen önünde bulunan döşeme mozainin bu onarım sırasında yapıldığı tahmin edilir. Aynı zamanda bu onarımda zeminin 1,4 m yükseldiği görülmektedir.
Orhangazi Han’ın İznik’i fethine kadar kilise, mahkeme hizmetlerinin bir arada yürütüldüğü bir idari mekan olarakta kullanılan Ayasofya, fetihten sonra ise Cami olarak hizmetini devam ettiriyor.
XVI. yüzyılda yangın geçirince, Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın emri ile Mimar Sinan tarafından yeniden onarılıyor. Bu onarım sırasında mihrap bölümü ve önüne güzel bir minare ekleniyor. (1520-1566) Bu onarımda ise zeminin şimdiki kapı seviyesine kadar yükseltildiği gözlenir. Şu anki zemin ise  1065 yıllarından sonra onarılan seviyeye indirilmiştir.
XVII.YY da İznik’in önemini kaybetbesi buradaki binalarada yansır. XIX. YY la geldiğimizde ise Ayasofya harap bir haldedir. Depremler, yangınlar ve Bursa’nın yunan işgalinde Yunanlıların Camilere verdiği zarardan da nasibini alan Ayasofya çatısız, yanmış ve yıkılmış haldedir.
1935 yılında M.K.Atatürk’ün emri ile bir araştırma yapılmış. O yıllarda yapılan sondaj çalışmalarında doğsundaki apsiste rahiplerin oturması için yapılmış olan kademeler bulunmuştur.
1953 te içindeki kalın toprak tabakası temizlenmiştir.
1979-1981 yıllarında çevresindeki topraktan arındılan yapı bütün olarak 1985 yılında ortaya çıkarılmıştır.
2007-2008 yıllarında ise  Zamanın Kaymakamı Rahmetli Hüseyin Avcı tarafından hazırlattırılan konsarvasyon planlaması, Vakıflar Genel müdürlüğü ve Anıtlar Yüksek kurulu  tarafından onaylanarak, yapıya şu an gördüğümüz çatı yerleştirilmiştir. Mimar Sinan’ın yaptığı  harap halde olan Minaresi onarılmış, ışıklandırması yapılmıştır.
2011 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü bu esere tamamen sahip çıkmış, Orhangazi Vakfına ait olan bu eserin Vakıf senedine uygun olarak tekrar ibadete açılmasını sağlamıştır.
(6 Kasım 2011 Kurban Bayramı Bayram Namazı)
Şu an Diyanet İşleri Başkanlığının hizmetinde olan Ayasofya Camiide beş vakit ezan okunmakta ve namaz kılınmaktadır.


Yapının tarihsel seyrini incelediğimizde gözlemlediğimiz  yapının 700 lü yıllardan 1300 lü yıllara kadar  Bizans İmparatorluğunun hükmünde kaldığı, 600 yıl Bizans’ın merkezi konumundaki İznik’te o günün yönetimlerine dinsel açıdan, aynı zamanda da yönetimsel açıdan hizmet verdiğidir. Yapı, ilk yapılış aşamasında zaten Bazilika tipi olarak yapılmıştır. Bazilikalar ise tamamen dinsel bir motif içermezler. O günkü iktidarın  aynı zamanda yönetim merkezleridir. Mahkeme olarak kullanılır. Apsis kısmındaki rahiplerin oturma yerlerinin oluşu da bunu net olarak göstermektedir. Bazilikayı bir anlamda Mahkeme binası olarak ta algılayabiliriz.
Orhangazi Han’ın 1331 te İznik’i fethinde bu eseri Cami’ye çevirmesindeki nedeni de bu açıdan bakarak anlamamız gerekir. Osmanlı Devletinin özellikle İlk yıllarında “Cami” İslam geleneğinden alınan şekli ile hem ibadethane, hem de devletin yönetim yeridir.  Hele yeni Feth edilmiş olan bir şehirde  en önde gelen ihtiyaç ise  bir an önce böyle bir mekanın hazırlanmasıdır.
Orhangazi Han İznik’i feth ettiğinde burada Hristiyan nufusta bukunmakta idi, hatta bu nufus Osmanlının son günlerine kadar burada her zaman var oldu. Osmanlı yönetimi İznik’te kilise yapısı olarak bulunan diğer yapıların hiç birine dokunmadı. Onları ibadetlerinde serbest bıraktı. Ayasofya’nın bugün tartışılan anlamda Camiye çevirilmesi olayını böyle değerlendirmek gerekir.
Fatih Sultan Mehmet Han ‘da 1453 te İstanbul’u feth ettiğinde, İznik’te dedesi OrhanGazi Han’ın yaptığı gibi, aynı yapı tarzında olan İstanbul Ayasof’ya’sında namaz kılmış, fethinin nişanesi olarak camiye çevirmiştir. Başka da hiçbir İstanbul kilisesine dokunmamışlardır.
Değerlendirmemiz; bizce öğünülecek bir durum olan bu tarihsel hadiselerin tamamen devlet Başkanının tasarrufu olarak yapılmasıdır. Her ikisinde de gördüğümüz bu eserlerin Vakıf haline getirilmesidir. İznik Ayasofya Camii Orhangazi Han ‘ın vakfiyesi olarak Vakıf Senetleri kaydedilmiştir. İstanbul Ayasofya ise Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakfiyesi olarak Vakıf Senetlerine kaydedilmiştir.

Selam, sevgi ve saygı ile…




  
Tarihsel Kaynakça: Prof.Semavi Eyice - İznik Tarihçesi ve Eski eserleri
                               İsmail Özgören – Dört Kapı Dört Medeniyet İznik
                              Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları


  

Serdar AYDIN   -  15 aralık 2011  GioDETAY Dergisi  Mart-Nisan 2012 sayısı
                             Haber, araştırma, yorum.



            e-mail: serdarayd@yahoo.com
                       www.twitter.com/serdarayd