.
nicaea
TAPINAK
Gymnasium
ROMA TAPINAĞI
AYASOFYA KİLİSESİ
ORHAN CAMİİ
AYASOFYA MÜZESİ
AYASOFYA CAMİİ (
ORHAN CAMİİ )
2011 yılında bölgemizde yaşanan olaylara baktığımızda,
belkide en önemlisi, İznik Ayasofya Camiinin Cumhuriyet döneminde ilk defa yeniden ibadete açılmasıdır. Bunu özellikle vurguluyorum. Çünkü bu eser,
Osmanlı Devletinin ilk Camisidir. Osmanlı Döneminde Orhangazi Han’ın İznik’i 2
Mart 1331 tarihinde Feth etmesi ile, O gün Orhangazi Han İznik’e girerek Bizans
İpmaratorluğunun Yönetim Merkezi konumundaki Bazilikasında Namaz kılmış ve fethinin
nişanesi olarakta camiye çevirmiştir. Adını da Orhan Camii yapmıştır.
İşte bu eser, 6 Kasım
2011 Pazar günü , yani geçtiğimiz Kurban Bayramının Bayram namazında yaklaşık
100 yıl aradan sonra tekrar ibadete açıldı. Yıllarca Müze olduğu sanılan
Ayasofya Camii aslında Orhangazi Vakfına ait bir Cami olup senedi ile Vakıflar Genel Müdürlüğe kayıtlı imiş. Tapusuda
Orhangazi Vakfı adına tescilli imiş.
1995 yılında Kültür Bakanlığı Bu eseri Müze yapmak üzere
Vakıflar genel Müdürlüğünden istiyor. Ancak cevaben aldığı yazıda ise Vakıflar
Genel Müdürlüğü şu cümlelere yer veriyor.
“Halen tapu, imar ve eski eser
kayıtlarında cami olarak kayıtlı bulunmaktadır. 6570 sayılı Kanun’un 1.
Maddesinde “Mabetler kiraya verilemez ve ibadethane haricinde hiçbir iş için de
kullanılamaz” hükmü yer almaktadır. 2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 10. maddesi
ise; tahsis edildikleri maksada göre kullanılmaları kanuna veya amme intizamına
uygun olmayan hayrat vakıfların mümkün mertebe gayede aynı olan diğer hayrata
tahisis edileceğini hükme bağlamıştır. Bu bakımdan sözkonusu Ayasofya Camii’nin
müze olarak kullanılmak üzere Kültür Bakanlığı’na tahsisi mümkün
olamamaktadır.”
İşte o gün bu gün Ortada kalan Ayasofya için bir de makbuz
bastırılıyor. Kapısına bir görevli her içeri girenden para alınıyor. Kanunu
yok, uygulaması yok. Yer müze değil. Kimse de bir şey diyemiyor. Kendiliğinden
fiili bir durum oluşturulmuş.
Başbakan Yardımcımız Bülent
Arınç Bursa’dan aday olunca seçim çalışmalarında İznik’e geliyor. Bir
vatandaş tam da Ayasofya’nın önünde Bülent Arınç’ın önünü kesip “Bak bu minare burada garip duruyor, bunun hepimizin üzerine vebali
var” deyip bu güne kadar gelen fitili ateşleyiveriyor. Daha sonra bir
sohbet esnasında Bülent Arınç Bey bu konuyu gündeme getiriyor. Ayasofya’nın durumunun araştırılması için
danışmanına talimat veren Başbakan yardımcımızın önüne İznik Ayasofya’sının
gerçek durumu ortaya konuyor. Ve Vakıflar genel Müdürlüğüne Vakıf senedine
uygun olarak hizmet verilmesi konusunda talimat veriyor.
Vakıflar Genel Müdürlüğüde Diyanet İşleri Başkanlığı ile
ortaklaşa yürüttükleri çalışma neticesinde Ayasofya Camiinin tekrar ibadede
açılmasını, Kurban Bayramı namazına planlayarak uygulamaya koyuyorlar.
Şimdi de bu eserin tarihsel olarak geçirmiş olduğu evreleri
inceleyelim.
Ayasofya Camiinin Tarihçesi:
Çeşitli kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre bu eser
İznik’in İlk kurulduğu yıllarda Şehrin Merkezinde, o günkü yönetimin kontrolünde
ve inanç sisteminin paralelinde bir ibadet merkezi olarak kullanıldığı
sanılmaktadır. Çünkü burada İznik’in ilk kurulduğu yıllardan itibaren bir yapı
mevcuttur. Bazı tarihçiler burada Bazilika’dan
önce Gymnasium olduğu kanaatine
varmışlardır. Ancak Roma’nın Hristiyan olmadan önce Pagan olduğunu düşünürsek,
belki de buranın Pagan Roma’nın
tanrılarının heykellerinin bulunduğu bir Roma Tapınağı olduğu da
varsayabiliriz.
Bizans
çağında ise burada bulunan yapının temelleri üzerine Bazilka tipinde bir
kilise inşaa ediliyor. İnşaa tarihi tam olarak bilinmiyor. Tarihçilerin
görüşlerinde IV. yy da raslıyoruz, VII. yy diyene de. Ancak 7.Konsil (2. İznik Konsili) nin 11 Ekim
787 tarihinde burada yapıldığını billdiğimizden bu yapının 787 yılından epey
önce yapıldığı kanaatine varıyoruz.
Yapının
bilinen ilk tarihi olan 11 Ekim 787 de İznik Ayasofya’ da çok önemli bir
toplantı yapılıyor. Hristiyan aleminin 7. konsil ve 2. İznik konsili adını
verdiği bu toplantıda Hristiyanların temel inançlarından olan bir dizi kararın
alındığını, 350 ye yakın din adamının katıldığı toplantıda kutsal resimlere
tapmayı yasaklayan kararın onaylandığını görüyoruz.
1065
yılında meydana gelen İznik Depreminde Ayasofya’da çok büyük hasar görüyor.
Depremden sonra tekrar onarılıyor. Şu an giriş kapısının hemen önünde bulunan
döşeme mozainin bu onarım sırasında yapıldığı tahmin edilir. Aynı zamanda bu
onarımda zeminin 1,4 m yükseldiği görülmektedir.
Orhangazi
Han’ın İznik’i fethine kadar kilise, mahkeme hizmetlerinin bir
arada yürütüldüğü bir idari mekan olarakta kullanılan Ayasofya, fetihten sonra
ise Cami olarak hizmetini devam ettiriyor.
XVI.
yüzyılda yangın geçirince, Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın
emri ile Mimar Sinan tarafından yeniden onarılıyor. Bu onarım
sırasında mihrap bölümü ve önüne güzel bir minare ekleniyor.
(1520-1566) Bu onarımda ise zeminin şimdiki kapı seviyesine kadar yükseltildiği
gözlenir. Şu anki zemin ise 1065
yıllarından sonra onarılan seviyeye indirilmiştir.
XVII.YY
da İznik’in önemini kaybetbesi buradaki binalarada yansır. XIX. YY la
geldiğimizde ise Ayasofya harap bir haldedir. Depremler, yangınlar ve Bursa’nın
yunan işgalinde Yunanlıların Camilere verdiği zarardan da nasibini alan
Ayasofya çatısız, yanmış ve yıkılmış haldedir.
1935
yılında M.K.Atatürk’ün emri ile bir araştırma yapılmış. O yıllarda yapılan
sondaj çalışmalarında doğsundaki apsiste rahiplerin oturması için yapılmış olan
kademeler bulunmuştur.
1953
te içindeki kalın toprak tabakası temizlenmiştir.
1979-1981
yıllarında çevresindeki topraktan arındılan yapı bütün olarak 1985 yılında
ortaya çıkarılmıştır.
2007-2008
yıllarında ise Zamanın Kaymakamı
Rahmetli Hüseyin Avcı tarafından hazırlattırılan konsarvasyon
planlaması, Vakıflar Genel müdürlüğü ve Anıtlar Yüksek kurulu tarafından onaylanarak, yapıya şu an
gördüğümüz çatı yerleştirilmiştir. Mimar Sinan’ın yaptığı harap halde olan Minaresi onarılmış,
ışıklandırması yapılmıştır.
2011
yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü bu esere tamamen sahip çıkmış, Orhangazi
Vakfına ait olan bu eserin Vakıf senedine uygun olarak tekrar ibadete açılmasını
sağlamıştır.
(6 Kasım 2011 Kurban
Bayramı Bayram Namazı)
Şu
an Diyanet İşleri Başkanlığının hizmetinde olan Ayasofya Camiide beş vakit ezan
okunmakta ve namaz kılınmaktadır.
Yapının
tarihsel seyrini incelediğimizde gözlemlediğimiz yapının 700 lü yıllardan 1300 lü yıllara
kadar Bizans İmparatorluğunun hükmünde
kaldığı, 600 yıl Bizans’ın merkezi konumundaki İznik’te o günün yönetimlerine
dinsel açıdan, aynı zamanda da yönetimsel açıdan hizmet verdiğidir. Yapı, ilk
yapılış aşamasında zaten Bazilika tipi olarak yapılmıştır. Bazilikalar ise
tamamen dinsel bir motif içermezler. O günkü iktidarın aynı zamanda yönetim merkezleridir. Mahkeme
olarak kullanılır. Apsis kısmındaki rahiplerin oturma yerlerinin oluşu da bunu
net olarak göstermektedir. Bazilikayı bir anlamda Mahkeme binası olarak ta
algılayabiliriz.
Orhangazi Han’ın
1331 te İznik’i fethinde bu eseri Cami’ye çevirmesindeki nedeni de bu açıdan
bakarak anlamamız gerekir. Osmanlı Devletinin özellikle İlk yıllarında “Cami”
İslam geleneğinden alınan şekli ile hem ibadethane, hem de devletin yönetim
yeridir. Hele yeni Feth edilmiş olan bir
şehirde en önde gelen ihtiyaç ise bir an önce böyle bir mekanın hazırlanmasıdır.
Orhangazi Han
İznik’i feth ettiğinde burada Hristiyan nufusta bukunmakta idi, hatta bu
nufus Osmanlının son günlerine kadar burada her zaman var oldu. Osmanlı
yönetimi İznik’te kilise yapısı olarak bulunan diğer yapıların hiç birine
dokunmadı. Onları ibadetlerinde serbest bıraktı. Ayasofya’nın bugün tartışılan
anlamda Camiye çevirilmesi olayını böyle değerlendirmek gerekir.
Fatih Sultan Mehmet Han
‘da 1453 te İstanbul’u feth ettiğinde, İznik’te dedesi OrhanGazi Han’ın
yaptığı gibi, aynı yapı tarzında olan İstanbul Ayasof’ya’sında namaz
kılmış, fethinin nişanesi olarak camiye çevirmiştir. Başka da hiçbir İstanbul
kilisesine dokunmamışlardır.
Değerlendirmemiz;
bizce öğünülecek bir durum olan bu tarihsel hadiselerin tamamen devlet
Başkanının tasarrufu olarak yapılmasıdır. Her ikisinde de gördüğümüz bu
eserlerin Vakıf haline getirilmesidir. İznik Ayasofya Camii Orhangazi Han
‘ın vakfiyesi olarak Vakıf Senetleri kaydedilmiştir. İstanbul Ayasofya ise
Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakfiyesi olarak Vakıf Senetlerine
kaydedilmiştir.
Selam,
sevgi ve saygı ile…
Tarihsel
Kaynakça: Prof.Semavi Eyice - İznik Tarihçesi ve Eski eserleri
İsmail Özgören –
Dört Kapı Dört Medeniyet İznik
Vakıflar Genel Müdürlüğü
Yayınları
Serdar
AYDIN -
15 aralık 2011 GioDETAY Dergisi Mart-Nisan 2012 sayısı
Haber, araştırma,
yorum.
e-mail: serdarayd@yahoo.com
www.twitter.com/serdarayd